Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, AKP’yi “yüzyılın yalancısı” ilan ettiklerini belirterek, “Hani bundan 10 sene evvel, 15 sene evvel bir öykü anlatıyordu Tayyip Erdoğan. 2023’e başlarken şunu söylemek lazım. Senin öykün de senin yolun da bitti Tayyip Erdoğan. Artık halkın kıssası başlıyor. Halkın önünün açık olduğu günler 2023’te, önümüzde bizleri bekliyor” dedi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, bugün İstanbul Vilayet Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenledi. Tüm yurttaşların yeni yılını kutlayan Baş; sıhhat, muvaffakiyet ve memnunluk diledi. 2023 yılının Saray rejimi açısından özel bir manası olduğunu söyleyen Baş, şöyle konuştu:
“‘Hedef 2023’ yola çıkmış bir iktidar vardı”
Hepimiz hatırlayacağız. 10 yıl, tahminen de daha fazla; 12 yıl kadar evvel, ‘Türkiye hazır, gaye 2023’ diye yola çıkmış bir iktidar vardı. Bugünlerde elime iki sayfalık bir metin ulaştı. Bu, AKP’nin 4. Kongresi’nde, Eylül 2012 tarihli, 2023 maksatlarını anlatan bir metin. 63 husus, kongreye katılan tüm basın işçilerine sunulmuş, AKP imzalı, mührü olan bir metin. Bu 63 unsurda neler demişler? 2023’ün birinci basın toplantısında bunları hatırlatmak istiyorum. Örneğin; şöyle başlıyor: ‘Parti kapatmalarının tamamen kaldırılması, parti kurulmasında kısıtlayıcı ve yasaklayıcı kararların kaldırılması, partilerde tek tipleştirici yükümlerin kaldırılması, parti kapatmalarının kaldırılması, partiye değil, gerçek şahıslara ceza, siyasetin iştirakinin önündeki tüm manilerin kaldırılması, seçimlerle ilgili mevzuatların tümden yenilenmesi, işte barajın kaldırılması, temsilde adaletin sağlanması’ diye başlamış.
“AKP, tüm ülkeyi tektipleştirmeye çalışan bir parti haline gelmiştir”
Peki, nasıl bir Türkiye ile karşı karşıyayız? 2023 geldi. Söyledikleri tarih geldi. Ne var gündemde? ‘Parti kapatmayı kaldıracağız’ demişler. HDP’nin kapatma davası var. Milyonlarca yurttaşın oyunu almış parti, kapatılmak isteniyor. ‘Parti kurulmasında kısıtlayıcı ve yasaklayıcı kararlar kaldırılacak’ demiş; aylardır Yeşiller Partisi, partinin kuruluşunu gerçekleştiremediğini, mahkeme kararlarına karşın gerçekleştiremediğini söylüyor. Partilerde tektipleştirici kararlar kaldırılacakmış. Geçtik siyasi partileri, tüm ülkeyi tektipleştirmeye çalışan, yurttaşlar ortasında ayrımcılığı körükleyen bir parti hâline gelmiş. Yani, inanılmaz, nitekim inanılmaz. Buradan bütün yurttaşlarımıza özel olarak rica ediyorum. Yani, AKP’nin bundan 10 sene evvel açıkladığı 2023 Vizyonu’na bakalım ve bugün, AK Parti’nin Türkiye’yi nasıl bir hâle getirdiğini esasen yaşıyoruz; ikisini bir mukayese edelim.
|
“AKP’yi, yüzyılın yalancısı olarak ilan ediyoruz” “Senin öykün de senin yolun da bitti Tayyip Erdoğan” Biz bu vesileyle Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bu palavralarını, AKP’nin bu ülkeyi mahvettiği siyasetleri bir kere daha ortaya koyarken kendi ismimize da 2023 için tek bir amaç koyuyoruz. Yurttaşlarımıza açlık hududunda bile yaşamayı çok görenleri, milyonları süt alamaz, bir kirayı ödeyemez hâle getirenleri, çocuklarını okullarına gönderebilmek için ailelerin bankalarda kredi alma sıralarına girdiği, bankalara, tefecilere mahkûm edildiği bu siyasi partiyi 2023 yılında bu ülkeden söküp atacağız. Eşit, özgür, barış içinde ve kardeşçe yaşayacağımız bir Cumhuriyet için 2023 yılına, saray rejimine son noktayı koyma kararlılığıyla giriyoruz. Hani bundan 10 sene evvel, 15 sene evvel bir öykü anlatıyordu Tayyip Erdoğan. 2023’e başlarken şunu söylemek lazım. Senin öykün de senin yolun da bitti Tayyip Erdoğan. Artık halkın öyküsü başlıyor. Halkın önünün açık olduğu günler 2023’te, önümüzde bizleri bekliyor. |
“İnsanların umutlarıyla alay eden bu yaklaşımlarını da unutmayacağız!”
Malumunuz Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta EYT’li yurttaşlarımızın çok uzun yıllardır sürdürdükleri uğraş karşısında diz çöktü. 8 Eylül 1999 tarihi ve öncesi için emeklilikte yaş şartını kaldıran düzenlemeyi yapacaklarını duyurdu. Birinci dikkat çekmek istediğimiz mevzu şu. Bu duyurunun üzerinden bir haftadan fazla vakit geçti, şu anda hâlâ Meclis’e gelmiş bir teklif falan yok. Bu son derece kıymetli. Meclis’e şimdi bir teklif bile gelmemiş durumda. ‘Önümüzdeki hafta getireceğiz’ diyorlar. Sonuçta yıllardır EYT’lileri oyalayan, yurttaşların umutlarıyla oynayan AKP, evvel ‘Aralık başı’ dedi, sonra ‘Aralık sonu’ dedi, sonra ‘Yıl bitmeden bu iş olacak mutlaka’ dedi. Artık ocak ayının birinci haftasındayız, ‘İkinci hafta’ diyorlar. Şimdilik ocak ayının ortasına kalmış durumda. Bir şey hatırlatmak istiyoruz. Ne demişti Tayyip Erdoğan? ‘Seçimi kaybedeceğimi görsem, bilsem yeniden ben bu işte yokum, bana bunu getirmeyin’ demişti. Şimdi seçimi kaybedeceklerini anladı, birkaç ay sonra seçimi kaybedeceğini görüyor ve deva olarak insanların yıllardır uğraş ettiği, zati hakkı olan bir şeyi güya kendisi bahşediyormuş üzere insanlara sunuyor ancak bunu yaparken bile yurttaşlarımızla alay ediyor. Çıkıyor bir akşam, diyor ki, ‘EYT’yi çözdüm, haydi güzel olsun’. Beşerler yıllardır bu anı bekliyorlar, doğal olarak sonraki sabah SGK binalarının önünde kuyruklar oluşuyor, vatandaş emeklilik süreçlerini başlatmak istiyor. Şunu bile söylemiyor, mevzuyla ilgili bir kanun göndereceğiz falan demiyor; ‘Çözdüm bitti, güzel olsun.’ Ne oldu arkadaş? Ortada bir teklif var mı, Meclis’e sunulmuş bir teklif var mı, kanun teklifi var mı; hiçbirisi yok. Nitekim insanların umutlarıyla alay eden bu yaklaşımlarını da unutmayacağımızı burada bir sefer daha tabir etmek istiyorum.
“AKP, iktidar koltuğunu korumak için günde 40 takla atıyor”
“Emeklinin hâli ne olacak?”
Şimdi hoş, yurttaşlarımız hakkı olanı alsınlar, emekli olsunlar. Pekala, emeklinin hâli ne olacak arkadaşlar? Bir de emeklilerin hâli var memlekette. Artık çıkmış, açıklama yapıyorlar, en düşük emekli maaşı 5 bin 500 lira olacak diye. Bunlar da lafla söylem edilen şeyler. Artık açıklama yeni yapıldı, çabucak arkadaşlarımızla kısa bir çalışma yaptık. Bundan 6, 7, 8, 10 yıl önceye gidelim. Minimum fiyattan düşük maaş alan emekli oranı yüzde 4- 5 civarında. Emekliler, minimum fiyata yakın paralar alıyorlar.
Artık 2020’den beri bu bilgiler açıklanmıyor, 2020’de emeklilerin yarısı taban fiyat alıyordu, yüzde 50 oranındaydı. Artık son yapılan artırıma nazaran emeklilerin en az yüzde 70’i minimum fiyatın altında yaşamaya çalışıyor. İktidar, emeklilerin yüzde 70’ine minimum fiyat diye belirlediğimiz sayının altında bir sayıyla yaşama dayatması yapıyor, yani Erdoğan, sana ne diyeyim? Kolaysa sen yaşa kardeşim bu parayla. Kolaysa sen yaşa. Yeniden oyalamalar, tekrar Saray oyunları devam ediyor. EYT’lilerin emekli yurttaşlarımızın telaşları haklı. Bu sebeple biz açıkça söz ediyoruz, tam bir teyakkuz hâlinde olacağız. Hem EYT’lilerin yıllardır çaba ettikleri, haklarını tam ve eksiksiz olarak almaları için hem bunun yol açtığı yeni mağduriyetin muhatabı olan milyonlarca yurttaşımızın yeni bir haksızlığa uğramasını engellemek için hem de emeklilerin insan üzere yaşayabilecekleri bir emeklilik maaşını alabilmeleri için çaba, Türkiye’nin en değerli çabalarından bir adedidir.
“Emekliler, enflasyon karşısında muhafaza altına alınmalıdır”
“TÜİK’in sayıları, Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık, dolandırıcılık ve yolsuzluk cürümlerinden birisine taban hazırlamış durumdadır”
Bunların olmadığı her cins düzenleme, toplumdaki eşitsizliği, toplumdaki adaletsizliği kalıcılaştırdığı için bizim açımızdan kabul edilemez. Son derece kıymetli bir hırsızlık olayıyla, bir dolandırıcılık olayıyla karşı karşıyayız. Bakın, dün artık sokakta insanların ‘Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’ diye isimlendirdiği TÜİK, tekrar enflasyon sayılarını açıkladı. Ya bu kurum yalnızca Tayyip Erdoğan’ın güzeline giden sayıları açıklamak üzere yapılanmış durumda. Bu acıklı bir durumdur, bu ıstırap veren bir durumdur fakat daha kıymetlisi, bu sayıyla cumhuriyet tarihi, bakın, çok argümanlı konuşuyorum. Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık, dolandırıcılık ve yolsuzluk cürümlerinden birisine yer hazırlamış durumdadır.
“İnsanın hak ettiğini alması gerekeni gasp eden bir iktidarla karşı karşıyayız”
Bu memlekette emeğiyle, alın teriyle yaşayan tüm yurttaşlar, TÜİK’in söylediği sayının hayatla gerçekle bir ilgisi olmadığını biliyor lakin bu düzmece sayılarla hepimizin bildiği üzere bilhassa emekli ve memur maaş oranının belirlenmiş oluyor ve böylelikle bu uydurma sayılarla bu memlekette milyonlarca insanı boğazından lokma çalıyor. Çoluk çocuğun emeği çalınıyor, insanın hak ettiğini alması gerekeni gasp eden bir iktidarla karşı karşıyayız. Burada dolandırıcılık hatası vardır, tez ediyorum, burada nitelikli dolandırıcılık kabahati vardır. Milyonlarca yurttaşı dolandırma kabahatinin yeri enflasyon sayılarıyla oluşturuluyor. Artık biraz önce biz basın toplantısına başlamadan önce bu artırımlar da kelamda güncellendi. Beyefendi, yeniden bahşettiler, ‘Yüzde 5 daha verelim, yüzde 10 daha verelim’ dediler. Artık bir sefer bu türlü bir devlet idaresi, bu türlü bir akılla devlet idaresi olabilir mi? Dün bir hesap yapıyorsunuz, bir gün sonra bu hesabı güncelliyorsunuz. Günü birlik bir akılla yönetmeye çalışıyorlar. Bir de utanmadan hani insanların aslında hakkı olanı müjde diye duyuruyorlar. Yani ben buna artırım demeye utanırım. Çok açık söylüyorum, bu ülkede buna artırım demeye utanmak gerekir fakat iktidar minimum fiyata yüzde 55 artırım yapmış, artık 13 milyon emekliyi, 3,5 milyon memuru düşündüğümüzde 16- 17 milyon yurttaşımıza da yüzde 30’luk artışı artırım diye duyuruyor.
“18 milyon vatandaşı açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm eden bu kelamda artırımı müjde diye pazarlamaktan utanmıyorlar”
Bir sayı paylaşmak istiyorum. 2015 yılında ortalama memur maaşı 2,5 taban fiyata denk geliyormuş. Geçen yıl bu 1,7’ye kadar inmiş, artık yüzde 30 üzerinden hesaplarsak aşağı üst 1,5 kat manasına gelecek. Yani şu demek, 8 yılda memur maaşı 2,5 minimum fiyattan 1,5 minimum fiyata düşmüş. Yani aslında her ay bir taban fiyatı bu iktidar çalmış. Göstere göstere, gözümüzün içine baka baka memurlardan her ay bir taban fiyatı çalan bir iktidarla karşı karşıyayız. Doğal yapacaklar, yani bunların varlık nedeni bu ve utanmayacaklar. Utanmazlar, utanmayacaklar zira bir taraftan diyecekler ki, iktisat her geçen gün büyüyor. İktisat büyüyor memlekette. Mesela bankalar cumhuriyet tarihinin karlılık oranlarında rekorlarını kırmışlar lakin bu ülkede çocukların beslenme çantasında yiyecek bir şey var mı, yok mu; bu, iktidarın kederi değil. Beşerler çocuklarına süt alabiliyorlar mı, bu, iktidarın kederi değil. Bırakın konut sahibi olma hayallerini, beşerler birinci sarsıntıda yıkılacaklarını bildikleri konutların kirasını bile ödeyemez durumdalar lakin 18 milyon vatandaşı açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm eden bu kelamda artırımı müjde diye pazarlamaktan utanmıyorlar.
“Haklarımızı gözümüzün içine baka baka çalmalarına müsaade vermeyeceğiz”
Asgari fiyat geçen hafta açıklandı, an prestijiyle söylüyorum, taban fiyat açlık hududunun bir tık üzerinde lakin birinci artırımlı taban fiyat maaşlarını ne vakit alacağız? 1 Şubat’ta. Sav ediyorum, birinci yeni maaşı aldığımız gün, açlık hududunun altında kalacak. Lakin bu beyefendilere yetmeyecek, yetmez zira seçim yılı bile olsa diyorlar ki, ‘Bizim kaygımız yandaş işverenleri bir güçlü edelim. Zenginleri daha güçlü edelim. Yandaş 3- 5 maaş almaya devam etsin, onun kaynağını bulmak lazım. Beyefendi sarayda sefa sürmeye devam edecek, bunun kaynağını bulmak lazım. O vakit ne yapacaksın? Memlekette milyonlarca emekçi, milyonlarca memur, milyonlarca emekli minimum fiyatın açlık hududunun altında bir fiyatla yaşamaya devam etsin. Nasıl yaşarsan yaşa.’ Bu ar damarı çatlamışlara, bu ülkeyi yoksullukta tüm maaşları taban fiyatta emekli aylıklarını da onun aşağı üst yarısında eşitlemeye çalışan bu haramilere, bu azgın azınlığa karşı yapabileceğimiz tek şey var. Daima birlikte duracağız, ayağa kalkacağız, haklarımızı gözümüzün içine baka baka çalmalarına müsaade vermeyeceğiz. Bunun hiç öbür yolu yok.
“Recep Tayyip Erdoğan, gerektiğinde R’ye takmayı çok uygun bilen bir arkadaştır”
Biz örgütlenmedikçe, biz el ele, omuz omuza durup ‘Hayır kardeşim, yapamazsın, yaptırmayız’ demedikçe bu çeteler yapmaya, hırsızlığa, gaspa devam edecekler. Yediğimiz ekmekten, içtiğimiz sütten, çocuğumuzun çantasındaki beslenmeden çalacaklar. İşverenlere verecekler, yandaşlara verecekler, bankalara verecekler ancak işte biz örgütlenirsek bizim bekleyecek vaktimiz yok, kazanacağımız bir hayat var diyerek kol kola girdiğimiz durumda da haklarımızı bugünden almamız mümkündür. Sahiden yıllardır örgütlenerek, örgütlülükte ısrar ederek, çabada ısrar ederek EYT’lilerin çabasının nasıl sonuç verdiğini daima bir arada görüyoruz. Yani Tayyip Erdoğan’ın ismi Recep Tayyip Erdoğan, gerektiğinde R’ye takmayı, geri vitese takmayı çok uygun bilen bir arkadaştır. O keskin u dönüşleri yapar, işte bugün de EYT sorununda gördünüz, tükürdüğünü nasıl yalattı halk; daima birlikte izliyoruz. O yüzden bu harami nizamına karşı yapılabilecek tek şey yan yana gelmek, onlardan daha kararlı olduğumuzu göstermek ve diz çöktürtmektir. Biz EYT’lilerin yaptığını, emeklilerin de yapabileceğini, çalışanların de yapabileceğini, kamu işçilerinin, memurların da yapabileceğine yürekten inanıyoruz, bunu daima birlikte yapmak da hepimizin misyonudur diyorum.
|
“Sinan Ateş cinayetinde, kendisi dışında herkesi terörist diye yaftalayanlar olağan şüphelileri durumundalar” Geçtiğimiz cuma günü Ankara’nın göbeğinde bir siyasi cinayet işlendi. Dava Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş sokak ortasında öldürüldü. Ailesi mevzunun konuşulmaması, üzerine gidilmemesini kamuoyundan talep ediyor lakin ülkenin başşehrinde bir siyasi cinayetin tüm detaylarıyla açığa çıkarılmaması kabul edilebilir bir şey değildir. Bu ülkenin yurttaşlarına karşı yapılacak çok büyük bir haksızlık olur. Olay son derece karanlık, karanlıkta tutmak isteyenler, karanlıkta kalmasını arzulayanlar var. Ben burada bütün zorluklara karşın gazetecilikte ısrar eden gazeteci arkadaşlarımızın uğraşları için bir defa daha teşekkür etmek istiyorum. Bu eforlar sayesinde faillerin nereden geldiği artık az çok muhakkak olmuş durumda. Kendisi dışında herkesi terörist diye yaftalayanlar bu işin olağan şüphelileri durumundalar. Şüphelilerin, milletvekilleriyle yan yana tekrar fotoroman üzere uzunluk boy fotoğrafları çıkmış. Kimin çanak tuttuğu, kimin azmettirdiği ortada. Bu çağ dışı, bu insanlık dışı zihniyet Türkiye için bir güvenlik meselesidir, bunu söz etmemiz lazım. “Birlikte yaşama iradesine karşı bir zihniyet” Türkiye’de yurttaşların birlikte yaşama iradesine, barışa, mutluluğa, kardeşliğe karşı bir tehdittir bu zihniyet. Sokaklarda daha evvel başlayan şiddet şovları, buna başvuran zihniyetin ne olduğunu bize bir defa daha gösteriyor. Bunlar, üzülerek tabir ediyorum, bu ülkenin idaresinde kelam sahibidirler tıpkı vakitte. Saray rejiminin en büyük destekçileridir. Biz bu anlayışa karşı, bu siyasete karşı her vakit her yerde karşı durduk, tam karşısında durduk, duruyoruz ve durmaya devam edeceğiz. En büyük teminatımız yalnız olmadığımızı biliyoruz. Türkiye’de gündüz gözüyle sokak ortasında bir insanı öldürmekten çekinmeyen, resmen bu ülkenin kanunlarına, kurallarına baş tutan bu zihniyete toplumumuzun da büyük bir kısmının karşı olduğundan eminiz bunu biliyoruz. “Sinan Ateş cinayetinin, hangi planların maksatları olarak sonucu olarak işlendiği ortaya çıkartılmalı” Bir defa daha yineliyoruz. Saray rejiminde bu siyasi parti görünümlü fakat esasen siyasetle, halkla hiçbir ilgisi olmayan yaklaşımların hükümran olduğu bir Türkiye yaratılmıştır lakin bunların Türkiye’nin geleceğinde yeri yoktur. Bu karanlık aşılmak durumundadır. Bu karanlığı el ele, yürek yüreğe birlikte aşabiliriz. Türkiye fakat bu kanunsuzluğun üzerine giderek düze çıkabilir, yaşanabilir bir ülke hâline gelebilir. Biz Dava Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetinin tüm detaylarıyla açığa çıkması hangi hesapların, hangi planların gayeleri olarak sonucu olarak bu cinayetin işlendiğinin ortaya çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bahiste takipçisi olacağımızı, bu cürüm şebekelerinin bütün detaylarıyla kamuoyu tarafından bilinmesinin en temel yurttaşlık hakkı olduğunu söylüyoruz. |
“Lösemi hastalığının son kademesinde kullanılan bir ilacın uydurma olduğu ortaya çıktı”
AKP nasıl bir partidir, nasıl çalışır? Mesela siyasal İslamcılık nedir, vazifesi nedir, işi nedir falan bunları sorsanız, al işte budur, diyebileceğimiz bir örnekle daha karşı karşıyayız. Sevgili gazeteci Murat Ağırel’in ortaya çıkardığı bir haberi burada kamuoyunun dikkatine bir sefer de ben sunmak istiyorum. Sahiden yeni ve dehşet verici bir rezillik olarak kıymetlendirmek gerekiyor. Ağırel’in aktardığına nazaran; 2018 yılında lösemi hastalığının son basamağında kullanılan bir ilacın düzmece olduğu ortaya çıktı. Bir SGK kaynağı, firmaya başvuruyor, firma ‘Bu ilaçlar sahte’ diyor. İlaçların geçersiz olduğu SGK’ya bildiriliyor ve bu ilaçları incelemek için istiyorlar. SGK ise ‘Biz Sıhhat Bakanlığı’ndaki laboratuvarlarda tahlili yaptıracağız, ilaçları esasen karantinaya aldık’ cevabı veriyor ve bu düzmece ilaçları firmaya iade etmiyor. Sonra ne oluyor pekala? Evvel İsveç, sonra İsviçre’deki bir firmaya bu ilaçlar satılıyor. İlaçlar hakkında şikâyet olunca inceleme başlatılıyor ve ilaçların, bakın löseminin son basamağında kullanılan, kullanıldığı, kullanılması gerektiği söylenen ilaçların aslında kolay birer ağrı kesici olduğu ortaya çıkıyor.
“Para için insan hayatının hiçe sayıldığı acı bir örnekle daha karşı karşıyayız”
Gerçekten bakın, buna yolsuzluk falan denilemez. Buna alçaklık denir, buna namussuzluk denir, buna şerefsizlik denir, buna insanların sıhhatiyle oynamak falan da diyemeyiz; bu bayağı bildiğiniz cinayete teşebbüs. Buna göz yumanlar, dur demeyenler, başını çevirenler, hepsi de cinayete yardım ve yataklık etmişlerdir. Toplu cinayetlere yardım ve yataklıktır. Hem halkın cebinden parasını çalıyorlar hem tahminen de sayısız kanser hastasının hayatını kaybetmesine neden oluyorlar. İnsanlara geçersiz kanser ilacı satacak kadar canavarlığı besleyen beşerler, bugün Türkiye’de, sokaklarda serbestçe geziyorlar. Yani bırakın her şeyi, bu temel hukuk kurallarına, temel insan haklarına muhalif bir durum ve görüyoruz ki bunların üzeri kapatılıyor. Aslında hepimiz de biliyoruz bu kaçakçılığa göz yumanlar da mevzuyu kapamaya çalışanlar da bütün bunların sonunda ceplerini dolduruyorlar. Para için insan hayatının hiçe sayıldığı acı bir örnekle daha karşı karşıyayız. İnsan hayatına kastediyorlar, insanların en çaresiz vaktinde onların çaresizliği üzerinden servetlerine servet katıyorlar ve sonra olayın üzerini kapatıp o kazandıkları parayla keyifli mesut hayatlarına devam etmek istiyorlar.
“İnsan hayatını hiçe sayanlarla, bu şerefsizlerle hesaplaşacağız”
Biz bu yüzden ‘hesaplaşacağız’ diyoruz. Bu yüzden bu zihniyetle, bu hareketlerin altına imza atanlarla, insan hayatını hiçe sayanlarla bu şerefsizlerle hesaplaşacağız. Yani kanser hastasının hayatını tedavisini hiçe sayan, sıhhat sistemini hiç eden, yolsuzluğun tabanına vuran bu insanlara ya bir daha yapma, unutalım gitsin deyip geçemeyeceğimize nazaran kesinlikle uğraş etmemiz ve bu canilerle görülecek hesabımız var dememiz lazım. İşte tam bu yüzden AKP’nin, saray rejiminin sülale bölümünün üzerine gideceğiz diyoruz.”
Baş, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın 15 Ocak’ta İstanbul’un Kartal ilçesinde yapacağı miting için de vatandaşlara iştirak daveti yaptı.